“Kentsel yenileme ve toplumsal çelişki”
- Fehmi Başusta
- 22 Haz 2023
- 8 dakikada okunur
Fehmi Başusta
(Yerel Yönetimler Kent ve Çevre Çalışmaları Uzmanı)
Giriş
Kent Sınıf İktidar/Manuel Castells (2020)
“Kentsel yenileme ve toplumsal çelişki” (Castells 2020:151)
Genel anlamda toplumsallaşmış tüketim ve toplumsallaşmış üretim yani günlük yaşamın temel yapısında var olan hizmetler kentsel ve toplumsal olarak siyasi bir meseleyedönüşebiliyor.
Kent planlaması, kentsel gelişmenin ve kentsel çelişkinin merkezini oluşturur aynı zamanda kentsel eğilimlerin yaygınlığını yansıtır. Kent bir alan, bir çevreden çok, sürekli eylemliğin toplumsal pratiğini de ifade eder.
Genel bir söylem olarak kent, kaynağını oluşturduğu pratiklerin, toplumsal hareketlerin, toplumsal ve siyasi ilişkilerin mekanıdır. Yazara göre toplumsal hareketler toplumsal pratiklerin bir tür örgütlenişidir. Ayrıca kentsel planlama müdahaleleri siyasi bir arka plana da sahiptir. Kentsel planlamaya karşı yapılan muhalefeti bir tüketici tepkisi gibi görmemek gerekir. Toplumsal ilişkilerin tamamını kentsel alanla ilişkilendirmek, toplumsal hareketlerin ortaya çıkış koşullarını ve hedeflerini de bu bağlamda ele almak gerektiğini savunur yazar.
Sonuç olarak yazarın iki düzeydeki analizinden çıkardığı sonuçlara dayanarak; kentsel planlama ve müdahaleleri ile bunların etkilerini, toplumsal dinamiklerin eylemlerini ve ilişkilerini; talepler ve rekabetler türünü tartışmanın önemine değiniyor.
Paris’teki kentsel yenileme sürecini inceleyerek bununla ilişkili olan çelişkileri, kentsel planın siyasal arka planını ve ideolojik altyapısını, buna karşı gelişen protesto hareketlerinin çözümlenmesine odaklanmaktadır.
Paris’teki kentsel yenilemenin toplumsal içeriği
Kentsel yenileme planı gösterişli bir kent programı hazırlarken aynı zamanda en fazla tepki çeken ve protestolara neden olan bir özelliğe sahiptir.
Yazara göre bu program iki belirgin özelliği öne çıkarıyor; öncelikle var olan toplumsal mekanda yapılacak olan yenileme çalışması bunun biçimini, toplumsal içeriğini ve işlevini değiştirmek amacındadır. Aynı zamanda yenilemeyi yapan birim kamu inisiyatifine dayanır.
Yenilenmiş alanların konumu ve stratejik rolüne bakıldığında, bu yenileme operasyonlarının Paris’in tüm kentsel yapısı üzerinde önemli etkileri olduğunu görüyoruz. Geniş bir açıdan bakıldığında “Paris’in yeniden fethedilmesi”(Castells2020:154) anlamına gelmektedir.
Yapılan konut programının kapsamını ve içeriğini ele aldığımızda sadece masum bir konut programı olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Yazar yaptığı detaylı çalışmada yıkılan konut sayısı ile yeniden inşa edilen konut sayısını karşılaştırıp yıkım olmaksızın yapılan ek konut sayısına da değinmektedir. Bu anlamda yeni yapılan konut sayısının yıkılan konut sayısının 8-9 katı olduğuna ulaşmıştır.
Elbette ki kent plancılarının yaptıkları planlar uygulama aşamasında niyetinin aksi yönünde gelişmeler gösterebilir. Sağlıksız alanların sağlıklı alanlara dönüştürülmesi amacından uzaklaşabilir. Nitekim yazarın yaptığı çalışmada yüksek yıpranmışlık ve aşırı kalabalık konutlara sahip olanlarla konut özelliğini yitirmek üzeri olan yapılara dokunmadan, yani fiziksel durumlarından çok toplumsal yapıları dikkate alınarak müdahaleler yapıldığı görünmektedir.
Yenileme planı kapsamındaki operasyonun büyüklüğü ile toplumsal tabakalaşma değişkenleri arasında bir bağ olduğunu savunan yazar; uygulamanın büyüklüğü ile konutların yıpranmışlığını ifade eden değişkenler arasında ters bağlantı olduğunu savunmaktadır. Sağlıksız bölgelerde daha dar kapsamlı uygulamalar söz konusu iken, daha düşük toplumsal katmanların oturduğu alanlarda daha büyük boyutlu yenileme operasyonlarının yapıldığını ifade etmektedir.
Yazar Paris’in merkezindeki en sağlıksız, en harap bölgelerin bu yenileme programından hiç etkilenmediğini de gözlemlediğini okuyucusuyla paylaşıyor.
Planlar yapılırken belirtilen bazı hedeflerin gerçekleşmediği görülmektedir. Özellikle kamu hizmetlerinin iyileşmesine dönük hedeflerin sağlanmadığı ve eğitim alanlarının beklenen sonuçlara varılamadığı üzerine örnek verilmiştir.
Kamu hizmetlerinin yenileme programına bakıldığında gelişmemesi üzerine yapılan yorumlardan sonra programın arkasındaki toplumsal mantık sorgulanmaya başlanmıştır.
Paris bölgesinin toplumsal statüsü, fiziksel çevre, ekonomik işlev ve siyasi kurumsal eğilimleri göz önüne alınarak yenileme operasyonu iki kategoriye ayrılarak ele alınmıştır. İlk önce toplumsal statü ve işlevler üzerine yoğunlaşırken, ikinci olarak yenilenen alanın büyüklüğü dikkate alınmıştır.
Yazar bütün değişkenleri; ele alarak, karşılaştırarak, çaprazlayarak sonuca en yakın olan tahmini öncül hale getirmeye çalışmıştır. Böylelikle toplumsal katmanlar ile yenileme alanının büyüklüğü ve birbirine oranı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda yıpranmış tahrip olmuş binalar ile yenileme programının birbirine oranı ve yönü de ortaya konmuştur.
Kentsel sistemin yönünün yani, toplumsal evrimin genel hatlarıyla yönü belli iken, yenileme mantığının sistematik eyleminin devlet müdahalesi ile gerçekleşmesi doğal bir tartışma ortamı yaratmaktadır. Yazara göre bu program konut ayrışmasını geliştirip keskinleştirmektedir. Paris kentinin daha yüksek toplumsal katmanlarının oturduğu bir yer haline gelmesine ve alt sınıfların yetersiz donanıma sahip banliyölereitilmesine yol açmaktadır. Böylelikle Paris’in kültürel, tarihsel ve işlevsel rolü ile ilişkili bu kentsel ayrışma modeli önem kazanacaktır.
Yenileme programı bir konut yenileme olarak dar çerçeveye sokulmamalıdır. Üretim mekanizmasındaki uzmanlaşmayı yeniden üretmekle kalmaz, bu süreci daha da keskinleştirir. Ofis mekanlarındaki artış dev üçüncül merkezi öne çıkarmaktadır. İşbölümünün büyük tekelci kapitalist örgütlerin oluşumunun yansıması olduğunu unutmamak gerekir. Paris merkezinin sermaye merkezi olarak görülmeye başlanması bir anlamda kutsanması olarak da algılanmalıdır. Alışveriş kanallarının düzenlenmesi, kentsel yayılma ile ticaret merkezinin yayılması Paris için zorunlu hale gelmiştir. Bölge için yeniden planlanan ve uygulamaya konan ulaşım programı bu hedefe hizmet etmektedir. Detaylı bir şekilde bakıldığında tekelci kapitalizmin en dinamik sektörlerinin mekânsal olarak Paris’i seçtiğini görebiliriz.
Paris’in görsel formunda da çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Kentsel fonda kentin yeni sembolleri yükselmeye başlamıştır. Kuleler yükselmiş modernitenin tekelci kapitalizmin simgesel gücünü ifade etmiştir. Aynı zamanda bu formlarda teknokratik değerler gelişmiştir. Özellikle söylem de ifade bulan; modernite, verimlilik, rasyonalite bu formların yeni hali olmuştur. Paris devlet aygıtının mekana müdahalesi olarak belirgin bir örnektir. Paris; kent sisteminin üretim mekanizmasının, yönetim biriminin, kentsel katmanlaşmanın yaygın olarak yeniden üretilmesidir.
Kent planlamasının arka planı
Paris kentsel yenileme planının toplumsal çelişkiler açısından ele alındığında arka planında toplumsal olarak nelerin olabileceğini ele alan yazar, neden kentsel yenileme uygulaması yapıldığı sorusuna siyasi arka planının görülmesi gerektiğini vurgulayarak cevap verir.
Kentsel değişimin gelişmesini daha da hızlandırmak için devlet müdahalesinin yapılmasıyla, kentsel yenilemenin aynı paralellikte düşünülmesi gerektiğini düşünmek gerekir. Eğer aşırı derecede yoğunlaşma yaşanıyorsa bir takım düzenleyicimüdahaleler gerekebilir ve bu yenileme programı dahilinde yapılabilir. Yani kentsel bir kriz söz konusuysa ve çözüm devlet aygıtıyla müdahale ile kentsel yenileme ise bu farklı şekilde tartışılabilir. Ama görünen o ki kentsel planlama çerçevesinde kentsel yenileme programı; Paris’in Avrupa’nın modernitesinin vitrini için seçilmiş ve uygulanmıştır. Kentsel yenileme siyasi ve ideolojik arka plana sahip, devlet aygıtı ile müdahalenin meşru kılınabileceği bir operasyona dönüştürülmüştür.
Ekonomik, siyasi ve ideolojik yapısına baktığımızda kentsel yenileme ve sözü edilen çeşitli kurumlar arasındaki ilişki açığa çıkmaktadır. Paris bölgesinin kentsel yapısının işleyişi üzerinde yeni bir etki yaratmaktan uzak, büyük örgütlerin gayrimenkul firmalarının kent planlama birimleri üzerinde etkili olduğu basit bir durumdan ibaret olduğu görülebilir.
Mekanın yeniden üretilmesi hislerini devletin rolünün önemi göz ardı edilmemelidir. Müdahale mantığı ve sistemi işleyişi ideolojik arka planının gücü hakkında ipucu vermektedir. Bu bizi kentsel yenileme planının sonucuna ulaşmak için yapılan devlet müdahalesinin diğer tüm kurumları etkilediğini gösteren sonuca götürür.
İdeolojik arka planı ele alındığında karşımıza sistemli olarak yapılan nüfus değişiminin seçmen yönelimini nasıl değiştirdiğini göstermektedir. Yenileme programı genel olarak solun hakim olduğu alanlarda daha kapsamlı, daha detaylı ve daha çalışılmış olarak yapıldığını gösteriyor. Bu fikir siyasal ve ideolojik olarak bir yenileme planının hedefini belirgin hale getiriyor. Özellikle bu bölgelerde işçiler, işsizler, düşük gelirlilerin yaşadığını gördüğümüzde müdahalenin neden daha geniş olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz.
Avrupa’nın vitrini olarak planlanan Paris’in, tekelci kapitalizmin bu hedefine uygun hale getirildiğini yenileme planlarına ve uygulanışına baktığımızda görebiliriz. Prestij kaygısı ile yapılan uygulamaların ideolojik kaygı ve ideolojik mesaj ağırlıklı olduğunu söylemek mümkündür. Avrupa ölçeğinde büyük şirketlerin merkezini Paris’e taşımaları bu karakterin başat halini gözler önüne sermektedir. Yazara göre Paris zenginliğin ve çevresel sermaye ilişkileri konusunda devlet girişimciliğinin yüksek kapasite sergilediği bir vitrin haline gelmektedir.
Yazar ideolojik arka plan çalışmasını yaparken iki hipotez geliştirmeye çalışmıştır. Öncelikli olarak Fransa’daki siyasi konjonktür ile ilişkili yaklaşımıdır. Fransa’nın yerel meclisleri, işçi sınıfı, geleneksel burjuvazisi hala siyasal olarak güçlüdür. Bu siyasal olarak Fransa’nın kentsel yapısını da yansımaktadır. Kentsel yenileme bu yapıyı dağıtmaya ve modern muhafazakar bir yapıya dönüştürme çabasındadır.İkinci olarak Fransa’nın siyasal geçmişine baktığımızda karşımıza çıkan yapının kentsel hareketler için baskın bir karakter olduğunu görebiliriz. Buda sol hareketlerin Fransa’nın genelinde ve Paris’in özelinde güçlü olduğunu, sınıfsal bir ayrışma temelinde mücadeleye büyük destek sunacağını göstermektedir.
Yazarın hipotezini özetlemek gerekirse bir yandan yüksek toplumsal katmaların toplandığı, konfor ve modernitenin vitrini olan Paris, bunun tam karşısında ise potansiyel protesto hareketleri toplumsal hareketlere dönüşebilecek Paris gerçeği vardır. Hakim sınıf, Paris’in tarihteki misyonu olan toplumsal hareketlerle bağını kesme amacındadır. Kentsel yenileme planı buna hizmet edecektir.
Kentsel yenileme Paris bölgesinin kent sisteminin hedeflenen yönde üretilmesi için büyük bir çaba içindedir. Bölgenin ekonomik yapısı, toplumsal mantığı ve işleyişi değiştirilmesi yönünde tüm etkenleri aktif olarak kullanılması için yenileme planı aktör olarak seçilmiştir. Yenileme planının açık ve örtük hedefleri adım adım gerçekleşmek üzere çalışılmaktadır. Bir kent planlama operasyonu belli bir toplumsal mantığın eylemlerini göstermektedir. Hakim anlayışın toplumsal değerleri üretilmeye başlanmıştır. Buna karşı geliştirilen toplumsal hareketlilik yeni bir toplumsal hareket doğurma yönündedir. Kısaca yenileme programının toplumsal mantığının biçimleri beraberinde toplumsal hareketlerin örgütlenmesini ve gelişmesini etkilemiştir.
Kentsel yenileme programının toplumsal mantığı
Bulgular ve hipotez eşliğinde bakıldığında; Paris kentsel yenileme planının toplumsal çelişkileri ile yenileme programının arka planındaki siyasal ve ideolojik gücünü birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Tam da bu noktadan bakıldığında devlet aygıtının müdahalesi, hakim sınıfların örgütlenmesinin güçlenmesi, yönetilen sınıfın örgütsüzlüğünün pekiştirilmesi beraberinde kurumsal sistemin pekişmesini getirmiştir. Bu da beraberinde solun güçsüzleşmesinin, ideolojik arka planın daha da güçlenmesine neden olmuştur.
Paris kent meclisinin hakim sınıfın talepleri doğrultusunda yeni merkezler yaratma çabası, modernitenin ve sembolü olan yapıların yükselmesine olanak vermesi, üçüncü sektörün yayılmasını sağlaması; Paris yenileme programının planının özünün sadece konut sorunu olmadığını da göstermektedir. Hakim sınıfın hedefleri, devlet aygıtının sistemli çabası ve müdahalesi, kent meclisinin bu taleplere uygun yasama çalışması Paris’i tarihsel rolünden ayırmaya çalışmıştır. Bu gidişi durdurmaya çalışan ise plan dahilinde yerinden edilmeye çalışılan işçiler, alt gelir seviyesindekiler ve bunların potansiyel protesto eylemleri olmuştur.
Protesto hareketleri kimi yerde kısmi taleplere yanıt almıştır. Bir çok yerde devlet aygıtının sert baskıları sonucunda dağıtılmıştır. Protesto hareketleri hakim sınıfın siyasallaştırmaya çalıştığı konut sorunu karşısında somut talepleri merkeze koyarak devam ettiğinde ise olumlu sonuca ulaşmıştır. Yapılan yenileme programında sosyal konut ihtiyacının karşılanması protesto hareketleri sonucunda karşılık bulmuştur. Fakat yerinden etme çabası güçlendikçe, örgütlenmede çözülme oldukça, yani örgütsüzlük başgösterdikçe sosyal konut talebi askıya alınmıştır. Protesto hareketleri konut sahiplerinin tekil kararları sonucunda daha çabuk dağıtılmıştır. Konut sahiplerinin örgütlü olduğu bölgelerdeki protestolar ise ses getirmiş ve taleplerin yerine gelmesini de kısmen sağlamıştır.
Protesto hareketlerinin farklı bölgelerde gelişmesinden dolayı bölgesel farklılıklar da göstermiştir. Kendine özgü nitelikler müdahalelerin türünü de belirlemiştir. Var olan sosyal konut ihtiyacı kötü koşullarda yaşayan ve yıllardır sıra bekleyen insanların protestolardaki temel söylemleri haline gelmiştir. Bölgelerini terk etmek istemeyen yenilemeye şiddetle karşı çıkan kitleler büyük müdahalelere maruz kalmışlardır. Bazı bölgelerde kullanılan yıldırma yöntemleri yıllarca tartışılmıştır. Sonuç olarak göçler başlamış binlerce insan görece sağlıklı olmasına rağmen konutlarından edilmiştir. Bazı bölgelerde doğrudan siyasi protestoya yönelen gruplar olmuş. Genç işçiler, proleterleşmiş öğrenciler bu gruplarda başrol almışlar. Konut sahipleri ve kiracılar için de savunma komiteleri oluşturulmuş, yenileme dairesinin önüne beklentiler ve talepler konulmuş. Gösteriler düzenlendiği afişler ve posterler asıldığını yazar vurgulayarak belirtmektedir.
Yazara göre, yeniden yerleştirme mücadelesi başladığında ise süreç daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktı. Özellikle kentsel yapı ve toplumsal ilişkiler daha farklı şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Yazara göre protesto eylemlerindeki unsurlar arasındaki ilişkilere bakıldığında; genel bir sorun bazı özel sorunlarla destekleniyorsa karşılaşmalar daha sert ve mücadele daha yoğun olmaktadır. Tabanı oluşturan Fransız işçi sınıfı protesto daha başarılı oluyor(Ulusal örgütler bu durumu destekliyor). Protestonun tabanı toplumsal statüsü düşük işçilerden oluşuyorsa devrimci olma özelliği daha da güçleniyor. Özellikle muhalifler daha çeşitli ve küresel bir nitelik taşıyorlarsa talepleri karşılanabiliyor. Toplumsal taban ile talepler arasında bir bağ bulunmak zorundadır. Kentsel etki yoğunlaştıkça harekete geçme düzeyi de güçlenir. Siyasi etki, kentsel etkiye, harekete geçirme düzeyine ve örgütlenme biçimine bağlıdır.
Sonuç
Yapılan yenileme planı; arka planındaki toplumsal çelişki ile siyasal ve ideolojik yapısı ile Paris yenileme planının gerçek yüzünü göstermektedir. İnsanların aynı alanda makul düzeyde kiralarla yeniden yerleştirmeyi hedefleyen bir plan olsaydı belki de toplumsal tapan ve toplumsal gücü bu kadar birleştirmezdi. Aynı zamanda toplumsal taban ve toplumsal gücü bir arada görmek hakim sınıfın plan üzerindeki ana hedefine ulaşmayı da engelleyen güce sahiptir. Paris bölgesinin toplumsal yapısında hiçbir değişiklik yapılmamasını içeren talepler planın yani yenileme programının yöneliminin tamamen zıttıdır. Zaten tartışmanın ana ekseni tamda burasıdır. Bu temel bir çatışma yaratmaktadır. Büyük ölçüde talepler ile yönelim arasındaki siyasi çatışma buradan beslenmektedir.
Yapılan protesto hareketleri genel anlamda bölgede oturanların birinci ayakta tutmak için iyi bir yoldur. Fakat siyasileşmesinden dolayı talepler, yönelimler ve yasalar karşısında duruşu daha tartışılır hale gelmektedir. Uzun soluklu ve dayanıklı bir direnişe dönüşmektedir. Programın ana kimliğine baktığımızda sermayenin yararına dönük nitelikte olduğunu ve bu amaca hizmet ettiğini görüyoruz.
Program ve önceden belirlenmiş olan hedefleri göz önüne alındığında kendi mantığına göre ilerleyen, genişleyen ve yayılan yapısı karşısında toplumsal hareketlerin ve kentsel hareketlerin yetersiz kaldığını, bu hareketlerin kimi yerde radikalleştiğini, kimi yerdeyse eklemlendiğini görebiliyoruz.
Kentsel yenileme programının kendini savunurken kullandığı iki temel argüman öne çıkmaktadır; birincisi yenilemenin daha toplumsal bir kent getireceği, daha az ayrımcı olacağı ve daha teknokratik olacağıydı. İkincisi ise özel sektörün daha az yayılacağını ve programın yetkililerinin devrediş sürecini yavaşlattıracağıydı. Bu iki garanti de yerine getirilmedi. Zaman ilerledikçe çelişkiler büyüdü, yetkililerin başta söyledikleri gerçekleşmedi.
Yazara göre; Paris bölgesinde oluşan kentsel toplumsal hareketlerin başarısız olduğunu söylemek doğru olmaz her şeyden önce genel siyasi süreçle bağlantı kurulmasının toplumsal bir zorunluluk olduğu meselesidir. Çelişkilerin zaman içinde dönüşümü meselesidir. Yazar son olarak şöyle der; “Bu şekilde, kentsel konular, siyasi konular haline gelir ve çevre için mücadele sınıf mücadelesini içerir ve bunu tanımlar.” (Castells 2020:196).
KAYNAKÇA VE EK OKUMALAR
Castells, M., (2020), “Kent Sınıf İktidar” Phoenix Yayınevi
Merrifield, A., (2017), “Yeni Kent Sorunu” Tekin Yayınevi
Harvey, David., (2019), “Paris, Modernitenin Başkenti” Sel Yayıncılık
Harvey, D., (2003), “Sosyal Adalet ve Şehir” Metis Yayınları
Aquatting Europe Kollective, (2015), “Avrupa’da İşgal Hareketleri” Tekin Yayınevi
Merrifield, A., (2015), “Karşılaşma Siyaseti” Tekin Yayınevi