Kültürel sermayenin beğenilerimize etkisi
- Fehmi Başusta
- 23 Nis 2022
- 3 dakikada okunur
Kültürel sermaye insanlığın barış ve refah içinde yaşaması ve geleceğe hoşgörüyle bakabilmesi için önemlidir. Kültürel zenginlik toplumun manevi olarak sağlıklı olmasını sağladığı gibi bazı önemli değerlerinde yaşamasına olanak sağlar. Kültürel zenginliklerin gelişmesi toplumun beğeni seviyesi ve niteliğiyle doğrudan ilgilidir. Beğeni düzeyi gelişmemiş toplumların körü körünelik, köktencilik gibi arkaik yaklaşımlarda bulunmasını normal karşılamak gerekir.
Toplumun kültürel sermaye seviyesi bireyin; ebeveynlerinin kültürel değerleri ve kültürel geçmişi, bireyin aldığı eğitim, çevresi ve diğer dış etkenlerle ölçülebilir. Tükettikleri, içinde bulunduğu habitus ve kültürel tüketimi bireyin kültürel zenginliğini ve beğeni seviyesini belirlememizde yardımcı olur.
Modern demokrasi ve modern toplumun bireyinde kültürel seviyesi yüksek beğeni aranır. Toplumun beğeni seviyesine ulaşmak istediğimizde ise; eğitimin seviyesi ve niteliği, kitap ve dergi okunma sayısı, yazarların sayısı ve niteliği, sanatsal üretim ve genel kültürel tüketimlerine bakmak belirleyici olacaktır. Beğeni yargısı kültürel hiyerarşi üretir. Toplumların kültürel seviyesi ve beğeni seviyeleri toplum içinde hiyerarşiler inşa eder. Kültürel birikimlere, yani kültürel sermayeye göre beğenilerimizin farklılaştığı gerçeği günümüzde daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
-Kültürel sermaye ve beğeni ilişkisi toplumlar arasındaki ilişkileri de belirler duruma gelmiştir. Demokrasisi gelişmiş toplumların oluşturduğu standart belirlemecilik ve diğer taraftan gelişmekte olan adı altında piyasası değersizleştirilen toplumların aşırı kimlik bağımlısı haline getirilmesi ve ötekileştirilmesi; kültürel sermayenin getirdiği ekonomik sermaye ilişkisi ile tüketim araçlarının aşırılılıklardan faydalanma girişimi olarak öne çıkarılmaktadır.
Kültürel sermayenin insan hayatında önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Kültürel sermayenin belirli bir süre sonrasında ekonomik sermayeye evrilebileceğinide bilmekte fayda var. Kültürel sermayenin toplumda hiyerarşikleşmesine, yani sınıfların oluşmasına neden olur. Kültürel sınıfların oluşmasını sağlayan kültürel sermaye birikimi nesilden nesile geçme özelliğine de sahiptir. Kültürel tüketimlerden toplumların nasıl bir yapıya sahip olduğunu tespit edebiliriz. Kültürel sermayenin sembolik şiddeti doğurduğunu biliyoruz. Fakat bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğunu önceden öngörmekte fayda var. Kültürel tüketimin beğeni algımızı ortaya koyduğu bilinci, farkındalığın iyileştirmelerde mesafe almamızı kolaylaştırdığını söyleyebiliriz.
Beğeni seviyesi gelişmiş toplumların özellikle sanata ve sanatsal tüketime önem verdiğini görüyoruz. Yapılan araştırmalar demokrasisi ve seçme becerisi gelişmiş toplumların kültürel tüketimlerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Özellikle tiyatro, sahne sanatları ve edebiyat alanında tüketimin yüksek olduğu görülmüştür. Sanata yakınlaşan toplumların beğeni yargıları yüksek ve tüketim alışkanlıkları içinde kültürel tüketiminde yüksek olduğu görülmüştür. Toplumsal sınıfları ise hiyerarşik olarak daha üste yer aldığı ve eğitim seviyelerinin de aynı paralellikte olduğu tespit edilmiştir.
Eğitim ve öğrenim düzeyi, sanat bilgisi, beğeni seviyesi ve tüketim davranışları arsında paralellik vardır. Eğitim seviyesi düştükçe sanattan uzaklaşan; eğitim seviyesi yükseldikçe ve süresi uzadıkça sanata yakınlık artar ve sanat bilgisi çoğalır. Bununla beraber kültürel tüketimde artmaktadır. Beğeni seviyesi aynı paralellikte yükselmektedir.
Genel olarak bakıldığında toplumların konumları; sanat tüketimleri ve kültürel sermaye artışı ile aynı paralelliktedir.
Gelişmiş demokrasiler üzerine yapılan araştırmalarda, kentlerin demokrasi ihtiyaçları kentlilerin kültürel sermaye birikimiyle paralel olarak yükselir veya düşer. Ayrıca son yıllarda antropologların üzerinde tartıştığı başka bir konuda gün yüzüne kavuşmaktadır. Kültürel sermaye ile ekonomik sermaye arsında nasıl bir ilişki var? Alışkanlıklarımız, yaşam tarzımız, siyasi tercihlerimiz bizim kimliğimizi ortaya koyar. Hatta göremediğimiz taraflarımızın başkaları tarafından görünmesini sağlar. Bu da bizi; ekonomik sermaye, kültürel sermayenin oluşumu üzerine etkilidir. Aynı şekilde kültürel sermayede ekonomik sermayenin oluşumu ve gelişmesi üzerine etkilidir sonucuna götürüyor. Ekonomik sermaye ile kültürel sermaye arsında ki bağ oldukça güçlüdür. Bağı güçlü kılan değişken ise öncelikle eğitimdir. Kültürel deneyimler ve edinilen pratikler toplumsal yapıyla ve toplumun kökeniyle ilişkilidir. Dolayısıyla kültürel doyum ile kültürel sermaye arasında sıkı bir bağ vardır. Bunun nedeni kültürel tüketim alışkanlığıdır.
Beğeni algısı ve beğeni gerçeği burada ortaya çıkmaktadır. İsteyerek tüketilen kültürel ürünün, kültürel sermayede karşılığı vardır. Bu isteyerek almanın ederidir ve ihtiyaç hanesine girer. Bireyin isteyerek tükettiği kültürel ürünün artık toplumda bir kodu vardır diyebiliriz. Tüketim alışkanlığı oluşturulduktan sonra karşılaştırma süreci başlar. Bu onun beğeni algısını ortaya koyar. Bireyin içinde bulunduğu habitus ve diğer fonksiyonlar herkesi benzer eğilimlere iter. Aynı konumları paylaşan bireyler aynı seçimlerde bulunur ve benzer hayat tarzlarını yaşarlar. İyisini yaşamadıkça daha iyisini bilemeyiz…